Blog Mlog Fani Şeyler Hep
Başlıkta gayet güzel özetliyor ama yok ben illa açıklamayı da okurum, kıl tüy adamım ben diyorsan anla ki bu blog mlog işleri gereksiz işler. 'Öyleyse sen niye blog takılıyon?' diye sorarsan iki dakka durmam kırarım çeneni. Sana mı sorucam ne takılıp ne takılmayacağımı, istemiyorsan bas git meşgul etme dükkanın önünü...
Cuma, Ekim 29, 2010
Bose ? boseee...
Cuma, Eylül 24, 2010
Cuma, Temmuz 09, 2010
di mi ama?
Cumartesi, Temmuz 03, 2010
zzzz Zzz
Perşembe, Temmuz 01, 2010
Perşembe, Haziran 17, 2010
forward...
Cuma, Haziran 04, 2010
Cumartesi, Mayıs 29, 2010
Salı, Nisan 27, 2010
Jem
Perşembe, Nisan 01, 2010
Barney Stinson'dan bir "awesome" daha...
olmaktan nasıl alıkoyarsın?
B.Stinson: Basit. Kızlar için olan kurallar Gremlinler için olan kurallarla aynıdır.
Ted: Gremlinler mi?
B.Stinson: Gremlinler. Birinci kural: Onları asla ıslatma.
Diğer bir deyişle, asla senin evinde duş almalarına izin verme.
İkinci kural: Onları güneş ışığından uzak tut.
Diğer bir deyişle, onlarla asla gündüz görüşme.
Üçüncü kural da şu: Gece yarısından sonra onları asla besleme.
Yani yatıya kalmasın...
...ve onunla asla kahvaltı etme.
Asla!
Ted: Brunch peki? Brunch olur mu?
B.Stinson: Hayır Ted. Brunch da olmaz."
bayılıyorum bu ibneye... (gerçekte ibneymiş...)
Salı, Mart 23, 2010
3g senin neyine...
Cuma, Mart 19, 2010
Allahın Tirbuşonu....
Salı, Temmuz 14, 2009
Wingman Dergi
Okunuyor, hatta birçok yerinde kendine baktırıyor. Hazırlayan ekip canavar (bizzat tanıdığım canavarlar). Hepsi okumuş çocuklar. Henüz tanışamadım ama tanışınca vesikalık çektireceğim bir fotoğrafçıları var ki, "abiye helal olsun" dedirtiyor. Tamam hadi vakit kaybetmeyin burada, girin okuyun...
Perşembe, Ocak 22, 2009
The Lake House
The Lake House, aynen tarif ettiğim gibi bir film...
p.s: Carole King - Is Too Late yanda "arka taraf konuşma aranda dinle burayı" bölümünde. Filmden tabii ki...
Perşembe, Ocak 08, 2009
kalk gidelim hamama...
ikinci safha'yı da atlattım, 6 sınava daha girdim verdim, simdi 5 tane kaldı. Uçuşlarda biraz ağır ilerlese de iyi gidiyor, du bakalım bitecek ama çok sıkıldım artık.
Bu sene çok pis "kayak"çekiyor canım. Çok özledim, fırsat olsa da gitsek kaysak biraz. Zaman yok, para biriktirmek lazım, zaten spor ile alakam kalmadı. 28 yıl sonra göbek ile tanıştım. çıtırdan sevimli bir göbeğim oluştu. Önünü almak lazım. Haa bu arada hayatımda ilk defa diet yapıyorum. Yok göbekten değil bu ay sağlık kontrolüm var, şimdi şeker, kolestrol çıkmasın, zaten hala bırakamadım sigarayı, çok azalttım ama bırakamadım. Vayy be bu durumlara düşecek adam mıydım ben, arka arkaya 3 yarım kokoreç yer, üstüne porsiyon midye dolma çakardım. Alkol desen kolonya'dan ibaret. O da traş olduktan sonra surata vurmak suretiylen alınıyor!
Kış mış da fena sıktı beni, bahar falan olsa iki gezer tozar kafa dağıtırım kışın sevmiyorum gezmeyi. İstanbul çamur kenti zaten! ... Neyse yaa, hallolur bakalım, ne demişler sıkma tatlı canını...(yaa kurtulamadım şu iğrenç tekerlemelerden!!!)
Pazartesi, Aralık 01, 2008
transsiberian express
Cumartesi, Kasım 01, 2008
İsim aranıyor...
Çarşamba, Ekim 29, 2008
Gücün yetmedi di mi?
Dayım kısmısı taşınacak "bi el atem hele" mantığı ile pazar günü yanına gittiğimde pek bitap gördüm onu. Boru mu ev alıyor, inşaatlara girişti dedim, aklıma düğünden önceki günlerim geldi. Ev meseleleri, inşaatçılar, vay banka kredisi, vay düğün hazırlıkları, vay elalemin kaprisleri, vay iş - güç derken ben de pek bitap kalmıştım. Baktım dayko pek bitap morallendirmek için playstation, fifa'da iki maç kaybettim direk morali yerine geldi. Kendini Mourinho falan zannetti herald...
Çarşamba, Ekim 08, 2008
Şahit yazdılar...
En zevklisi de bana şahit oluyor musunuz dediklerindeydi, yapıştırdım cevabı "hayır olmuyorum" diye! "Wuuuuvv" diye ses çıktı salonda, baktım bizim ki bakıyor gözümün içine "senin gelmişini geçmişini s....rim" mealinde dedim "ben duyamadım iyi evet dediklerini, beraber tekrar desinler bakalım" diye ( laf aramızda nikahtan bir gece önce eser iti anlattı aynısını Etkin ibnesi yapmış diye, oradın kopya çektim ama keyifli oldu)
Böylecene Earl'ün listesi gibi şahitlik meselesinin de üzerine çizik attık...
Perşembe, Eylül 25, 2008
olmadı, yazamadım...
Perşembe, Ağustos 28, 2008
Made in Germany
Pazartesi, Ağustos 11, 2008
Fakat İyi Uyudun haa...
Neyse, Alaçatı mükemmel bir yermiş. Tabii surf yapılan kumsalı veya Ilıca (küçük urfa!)dan bahsetmiyorum, bildiğin Alaçatı köyü. Eski bir Rum köyü, sonra mübadele zamanı bizim göçmenler geliyor buraya, 90'ların sonundan beri de turizme açılıyor ama şimdi nasıl anlatiim süper şirin güzel on numara bir yer, hatta anlatmiim ben link'e fotolarını koyayım...
http://www.dosyaupload.net/217alacati.rar
Bööle insanın dünya nimetlerini felan bırakıp, s.kerim istanbul'u, s.kerim hayatı deyip hayallere daldığı... (burada bööle ortam buğulanıyor, dırili dırılii bir müzik, hoop hayaller....
Ayşegül - "burada yaşasam, fırına rakip fırın açsam, sakızlı kurabiye felan yapsam"
İpek - "ayyyy çok güzzeeeeel, ayyyy, ayyyy...."
Dayım şahanesi - "internet kafe açıp bu güzelim yerin ırzına geçsem"
Zat-ı muhteşem - " Hiç midye dolmacı yok, Diyarbakırdan trenle 10 - 15 çocuk getirtsem, her köşeye bir midye dolmacı kondursam, voliyi vursam"
hayaller felan derken döndük yine İstanbul'a, yine her yer Recep İvedik dolu, yine sıcaktan pişik yapmış d.şklarını kaşıyan insanlar yürüyor ortalıkta, herşey aynı, ne demiş piink floooyd...
"welcome my son welcome to the machine"...
Salı, Temmuz 22, 2008
while my guitar gently weeps
Şimdi son 1 aydır özellikle (estağfurullahsız) eşekler gibi ders çalıştığımdan kelli bugün pek bir mesudum, bahtiyarım. Efendim alemlerin ineği olarak 14 sınavımın üçünü vermiş bulunuyorum. Hem de hayatımda ilk defa doksanlı moksanlı notları görerekten. Tabii bu arada kayış biraz sıyrılmış kafada biraz çiçek açmış durumda. Mazur göreyim kendimi.
En çok ne yapmayı özlemişim biliyon mu, gazete okumayı. O kadar uzun süredir (1-2 ay) adam gibi keyifle gazete okuyamıyordum, hep bir suçluluk duygusu, allahın malı onur gazete ile oyalanacağına git çalış, yetişmeyecek it herif diyen bilnçaltım, üstüm hep manşet ve spor sayfası sonrası katlamıştı gazeteyi, şimdi pek sevgili kamil koç'un* hediye olarak verdiği gazeteyi satır satır, ilanlarına kadar okudum. Gözlerim hariç bana pek iyi geldi. Gözler zaten emektar Ford kamyon... Şimdi önümde takribi "ders çalışanı ...ksinler" süreci olarak takribi 2-3 hafta var. Denize gitçem, lost'un 4. sezonunu izlicem, hatta sinemaya gitçem, zaman ayıramadıklarıma zaman ayırıcam, internette gezcem, borno (damla öyle derdi) indircem, ütü yapıcam, kuzenle gezcem, halı saha maçı yapcam, eser ve ipek'le 90's partisine, daykom'la pink floyd gecesine gidicem, ohooo.... Gerçi aralarından ütü kısmını pek hevesli yapmayacağım ama mecburen yapacağım.
* Kamil Koç ile aramda herhangi bir reklam anlaşması yoktur, yanlış anlaşılmasın, ayrıca wireless akıl ediyorlar ama priz yok, ahanda bitiyor şarj işte... Türk'ün teknolojisi bu kadar!
Cumartesi, Haziran 28, 2008
Why does it always rain on me?
2 senedir tatil yapmadığımı fark ettim. Sınavlar bitsin ilk iş bir pazar denize kaçacağım. Ama bu sefer Karadeniz değil, güney marmara düşünüyorum günü birlik bile olsa (Altınoluk mesela). Takıcam paletleri, şnorkeli, bir balığın peşinden en az bir saat yüzeceğim. Hayvanın psikolojisi bozulacak bu lavuk niye beni takip ediyor diye. O kadar özledim, sinüzitim bile açılmadı ki bakınız temmuz olmakta!
why does it always rain on me, even when the sun is shining, I can't avoid the lightning, I Can't stand myself, I got my mind on something else, Sunny days, where have you gone???
Cuma, Mayıs 30, 2008
nato kafa nato onur
"Arka taraf konuşma aranda dinle burayı" bölümünde yeni bir şarkı ekledim. Hoştur, dinlenebilitesi yüksektir. (morcheeba)
Cumartesi, Mayıs 10, 2008
Seninle başım dertteeee...
Ne yapsam bilmiyorum,
Canımdan bir parçasın ,
Söküp atamıyorum.
Bugün arabada radyoda çaldı! Yıllar sonra ilk defa. Hemmm de Selami Şahin versiyonu. Heeeyt beee.... Yapıştı ağzıma sabahtan beri geziniyorum, seninleee başım derttteeee, ne yapsam bilmiyoooruuum, canımdan bir parçasııııın, söküp atamıyooooruuuum....
Lost Room adında 3 filmlik bir seri izledik. Bööle bulmacalı, araştırmalı filmleri pek severim
iyi geldi.
Yarın anneler günü, niye anneler günü var da oğullar günü yok. Ne biliim oğullar günü olsa, herkes özellikle annem - babam bana hediyeler alsa, ben "aman canım ne gerek vardı bi çiçek yeterdi" diyerekten bir hışımla açsam hediyeyi felan...
Salı, Nisan 29, 2008
Dayı oluyorum uleeeeynnn....
kız: Şimay Nur Göksu
erkek: Tayyip Zebercet. ("johnny depp" der gibi oluyor "zeber cet" demek!)
ayrıca Mercüment (ercüment ile mercimek arası, ben buldum!), Berceste gibi listenin üst sıralarını zorlayan adaylar da var. Zamanla daha iyileri de çıkar. Şimdilik "dayıı oluyorum uleeeeeyyynnnn"
Not: Tayyip Zebercet'in hatrına geçen gün izlediğimiz "death at a funeral" adlı filmden on numara sevimli bir şarkı koydum yan tarafa. Yamit Mamo kim ola ki diyenler araştırsın.
Cumartesi, Nisan 19, 2008
Bizim kanepe, on numaradır.
Perşembe, Nisan 10, 2008
Sinek gibi...
http://www.dosyaupload.net/download.php?file=409266
indirin bu sarkıyı. sifre sorarsa: 1234
Perşembe, Mart 20, 2008
Radyo Eksen...
kurun bunu, dalga gecmiyorum, mozilla kullananlar kurun bunu. Radyo Eksen eklentisi. O an çalan şarkıyı gösteriyor, isterseniz dinleyebiliyorsunuz, hatta mesela 12 gün önce saat kacta hangi şarkı çalmış görebiliyorsunuz. Ben anlatmayayım siz kurun!
Nesrin Topkapı
El Cevap: En züğürt zamanlarda!
Le Soru: Bu aralar züğürt müsün?
El Cevap: Dişim ağrıyor, git başımdan.
Mevzu bugün itibarıyla böyledir. 2 gündür uçuşum olmadığından iş yerinde fasulye modunda çalışan zat-ı şahanem uzun zamandır vakit ayıramadığı blog'una bugün vakit ayırmıştır. Mahçup ama gururludur. Bi milyon tane hikaye yaşamış ama hepsini yazmaya takati yoktur. Bir tane yazarak durumdan sıyırmak düşüncesindedir...
Mevzuu uçakta geçmektedir, Kan ter içinde uçakla mücadele etmekteyim, şerefsiz alet bana gıcığı varmış gibi gitmekte, hoca sinir olup bir taraflarını kaşımaktadırt.
Hoca: Onuuur, olm uçağın kıçı başı Nesrin Topkapı gibi oynuyor! Düzelt şunu.
Onur: Hocam, Nesrin Topkapı kimdi?
Hoca: Olm bırak sen Nesrin Topkapı'yı düzelt uçağı.
Onur: Düzeltirim de Nesrin Topkapı'nın kim olduğunu merak ettim.
Hoca: Düzelt ulan uçağı s.kcem Nesrin Topkanı şimdi!
Onur: Hocam kızmayın, düzeltiyorum da kimdi Nesrin Topkapı, tanıdık geliyor kulağıma...
Perşembe, Mart 06, 2008
Pause
Hayatımızda şöyle bir "pause" butonu olsa. Bassak ve herşey donsa. Biraz sükunet, biraz kafa dinleme falan... Sonra bir tık daha "play"e devam etsek. Veya basket maçlarındaki gibi dönem dönem 2 mola alma hakkımız olsa, taktiksel felan kullansak onları da ama nihayetinde kullansak. Böyle dur durak bilmeden nereye kadar genç?
Pazar, Şubat 24, 2008
Kara Kızın gözü yaşlıdır...
Perşembe, Şubat 21, 2008
Dayımlar Kıraysler...
Aslında kılımdır dicey micey ayaklarına, hele yeni nesil 10'a kadar sayıp müzik yaptığını zanneden dingil diceylere iyice kılım. Biri bunlara 10'a kadar saymayı öğretmiş, bunlarda 10 oldumu ritmi zınnk diye değiştirip arayada bir iki atak atıp akıllarınca trance, club, goa gibi isimlerle müzik yaptıklarını iddia ediyorlar. Neyse aralarında yetenekli çocuklar da yok değil. Bir tanesi (dj shadow, isimlerde pek kötü canım!) benim peeek beğendiğim bir güfteyi sözüyle beraber arşınlamış. Araya fitfitlenmiş, çıtırdan ritm felan yapmış yetmemiş paraya kıymış synthizer alıp onunla da oynamış ama güzel yapmış keranacı. Yetenekli Golf Oscar Tango. Neyse ahanda link ...: http://www.upload.gen.tr/d.php/s1/qne4ax2y/six_days-dj_shadow.rar.html
Bakınız bu da ipek'ten geldi. Bir öğrenci evinden çekilmiş bir fotoğraf.
Yaratıcılıkta sınır yok. Ütü ile ısıtılan çorbada ütünün devrilmemesi için okey ıstakalarının kullanılması ise ayrı bir yaratıcılık konusudur. Muhtemelen elektrik kaçak yada ev sahibine bırakılacak muhteşem bir hatıra olacağından işin elektrik enerjisini ısı enerjisine çevirme kısmının maliyeti göz ardı edilmiş. Öğrenciliğim geldi aklıma. Nedense aklıma öğrenciliğim gelince direk beyaz plastik sandalye geliyor. Beş tane ile başladığım öğrenciliğimde 2 tane ile bitirmiştim. ikisi kırılmış biri de hacılanmıştı. (Hangi zihniyet plastik sandalye hacılarsa!) Bu arada onları ikinci el almıştım. Giderken apartmanın boşluğunda bıraktım. (bu kadar da zenginim, paraya para demem durumları, peeehhh)
Perşembe, Şubat 07, 2008
Milli bir eğitim bakanlığı
Dün okulu teftiş etmeye Milli Eğitim Bakanlığından müfettişler geldi. Okul hem ulaştırma bakanlığına hem milli eğitim bakanlığına kayıtlı. İkisi de ayrı denetliyor. Tabii uçuş okulu nasıl denetlenir derseniz izah edeyim. Müfettiş Pilotaj ders programında 15 abuk subuk (kendi tabiri) ders bulmasına rağmen Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi dersine yer verilmediğini gördü. Hemen müfredatınıza ekleyin dedi. Kütüphanede Atatürk'ü anlatan kitap olmadığını gördü ve kütüphanenin 3'te 1'inin Atatürk ile ilgili kitaplarla doldurulmasını tembihledi. Ayrıca bütün uçuş kitaplarının niye ingilizce olduğu konusunda pek içerledi, filhakika türkçe kitap da yazılmıştır onları koyunuz dedi. Adam gitti, herkesin kafası karışmıştı. Allahtan sınıflarda İstiklal marşı, Atatürk Portresi e Gençliğe Hitabe vardı...
Cuma, Ocak 25, 2008
Yok artık Lebron James...
Perşembe, Ocak 17, 2008
Şimdi asılalım küreklere...
Pilot oluyorum. Ciddi ciddi pilot oluyorum. Şu an yaptığım işi belli bir alıştırma dönemi ile bırakıyor ve pilot oluyorum. Bizzat bir uçuş okulu ile anlaştım. 14-15 aylık sağlam bir eğitim sürecine giriyorum. Bu sırada yavaş yavaş işyerinden soyutluyorum kendimi, sorumluluklarımı devrediyorum, kendimi her geçen gün daha fazla derslerime ve uçuşlarıma veriyorum ve pilot oluyorum. Sonra da bu işi meslek olarak yapıyorum. Nedenini soracaklar varsa bizzat yüzyüze açıklamayı tercih ederim ama zaten beni yakından tanıyanlar tahmin ediyorlardır nedenini.
Bu sırada ihmal edeceğim dostlarımdan (sanırım herkes) şimdiden özür diliyorum. Yoğun bir süreç olacak, gündüz ve akşam iş ve dersler gece testler, hafta sonu uçuşlar derken 14 ay beni listeden silin. Ayrıntıları konuşuruz...
Perşembe, Ocak 10, 2008
biteceekk...
Çarşamba, Ocak 09, 2008
Pazartesi, Aralık 31, 2007
yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl heeerkese kutlu...
Perşembe, Aralık 27, 2007
Pazartesi, Aralık 24, 2007
Hastayım hastaa.....
Bir pundunu bulup fotoğrafını çektim benim telefonla. Ahanda yandadır. Muhtemel tedavi veya kurtulma yöntemi bilen varsa yazsın. Ama kıçından uydurup beni maymun edecek arkadaşlarıma şimdiden teşekkür edip "bi gidiin allaaanızı severseniz" demek istiyorum.
not: Kargo poşetlerinden harika kusma torbası oluyor. Öncelikle dışarıdan göstermiyor, açıp kusması kolay, kustuktan sonra tuvalete falan boşaltması kolay, sıçratmıyor, beleş. Özellikle fillo kargonun 2 nolu boyutunu tavsiye ederim.
Pazartesi, Aralık 17, 2007
pozitif - negatif
Justine ile takıldık bugün. Çok mutluydu bense bir o kadar sevimsizdim. O sırıttı durdu hemstır gibi sürekli ben de somurttum gergedan gibi. Ne kadar pozitif geldiyse bir o kadar negatif aşıladım ona. (bu arada tdk'ya baktım "pozitif" ve "negatif" türkçeymiş, gerçi "olumlu - olumsuz"da kullanabilirdim ama yine de türkçeye sadık kalmışım) Hoşuma gitmiyor insanlara negatif düşünceler aşılamam, negatif olduğumda görüşmesem mi insanlarla acaba?
Var yine sıkıntı, var...
Çarşamba, Aralık 12, 2007
Tut ki mucizeyi kuyem...
1. Demir çatalla porselene yada yine demir tencereye çizik atma sesi.
2. Gece uyurken kulağa gelen sivrisinek sesi.
3. Mikrofonda konuşma yaparken amfiden gelen ve bir anda yükselen "viiiiik" sesi.
4. Diş gıcırdatma sesi. (gıcığım gıcırdatanlara)
5. Yıldız Tilbe ve Ferdi Tayfur sesi. (ikisi düet yapsa tam süper olacak!)
Benden bu kadar varsa aklına gelen yazsın.
Bir konu daha var: "ne olacak bu beşiktaşın hali?" haliyle bu konuyu fazla irdelemeyeceğim. Akşam maçtan sonra eve dönerken biraz düşündüm, ben seviyorum bu başarısızlıkları. Başarısızlığa rağmen sevmeyi de seviyorum. Sahiplenme oluştu herhalde. Para basıp kombine de aldım ya kulübü satın aldım sanki öyle sahiplendim. Sonra da yenilince kızmadan hoş bir tebessümle kabulleniyorum başarısızlığı. Biraz arabesk durumları oluyor ama ne demiş ünlü düşünür Joan Emmanuelle Petit : "Kaderin böylesine yazıklar olsun"
Cuma, Aralık 07, 2007
Abim evin tek çocuğu
"Abim Evin Tek Çocuğu - Mio Fratello E Figlio Unico" gidin. Çok ciddiyim gidin. izleyin. Ama mümkünse son seansa gidin, sonra paşa paşa gidin evinize yatın. Sabah kalkın hala italyanca şarkı söylediğinizi görürsünüz. Film hakkında yorum yapmıyorum sadece git diyorum. Bi laf dinle yaa... Bu fakirden de dualarınızı eksik etmezsiniz..
Dün ne oldu? Combo Can babamdaydı, öğleden sonra işe geldi, benim fit fit bi işim vardı, bindim combo'ya gidiyorum, aaa gariplik var, arabada müzik çalıyor?! Bilmeyenler için, babam müzik dinlemez, rakıyı biraz kaçırırsa şarkı söyler ama dinlemez. Ben en son dinlediğini hatırlıyorum, 80'li yıllardı, TRT'de "Gönül Telimizi Titretenler" adlı bir alaturka program vardı, işte koro yanyana dizilmiş trt formatı şarkı söylüyor. Onu bana videoya çektirir onu izlerdi. Arabada da bir adet muazzez abacı bir de yıldırım bekçi kasedi vardı. O araba da satıldı o zaman. Sonra yaklaşık 20 yıldır babam müzik dinlemedi. Hep ntvradyo, hep haber dinledi, ekonomi dinledi. Dün arabayı aldığımda radyo karmaturka dye bir alaturka radyosu açıktı. Bir garip oldum, babam kafasında çalışmayı bırakıyor herhalde diye düşündüm, ellemedim radyo kanalını, bir hoş seda içinde, huşu içinde, gönül telim titreye titreye gittim.
Perşembe, Aralık 06, 2007
Takatim yoook...
Her işi erteliyorum sanki sonra yetiştirebilecek gibi. Yakında nefes almaya da üşeneceğim. (gerçekten ne o öyle 2 saniyede bir nefes almak, şöyle 15-20 dakkada bir falan alsak bari, bi tutiim bakalım nefesimi ne kadar gidecek)
22 saniye, üşendim daha fazla tutmaya. Biliyorum fazla tutsam sanki tutmadıklarımın acısını çıkaracak gibi hızlı hızlı nefes alacak bu ciğerler. Ben benim ciğerimi biliyorum bea! Bir de arkadaşlarım fit fit her gece dışarıdalar, hele volkan iti eve girmiyor deyus. Bir de beni çağırıyorlar, ulen ben eve gidecek takati bulamıyorum kendimde sen cafelere mafelere çağırıyon beni.
Ne demiş çinli düşünür, ulu insan Zang Cho Pan "Aaaaayyyy, yok mu beni s.ken..."
Note: Üşendim ama bu haldeyken dinlemeyi çok sevdiğim bir şarkıyı koydum sol tarafa. Çook mayışık, üşen bir şarkıdır kendileri. Üşenmezseniz dinlersiniz, dinlerseniz seversiniz ama üşenirsiniz.... Programımızı kapatırken Smashing Pumpkins'in icrası ile 1979 diyoruz efendim, nice mutlu saatler sizlerin olsun...
Pazartesi, Aralık 03, 2007
azim ve donmuş bir g.t
"Kar yağsın hele gidip karda yatıcam, gökyüzünü seyredicem" diyen ben bu hafta sonu Kerem tombisinin de fikiri ile birleştirme yapınca soluğu cümbür cemaat Maşukiye'de aldık. Maşukiye'de kar olmayınca ve kaldığımız hotel AKP'nin kızılcahamam kampına benzeyince gece şarapları içip blackjack ve king merasimini odada yapıp uyanır uyanmaz very mükellef bir kahvaltının ardından soluğu kartepe'de aldık. İyi ki de aldık. Yalnız dikkatli izleyiciler anlayacaktır, ben salağı karda yatma hayalimi kot pantolonla gerçekleştirmeye kalkınca kelimenin gerçek anlamıyla "götüm dondu". İnsanın götü donarmı demeyin, donar. Test ettim, onayladım. Böylecene karda yatma hayali pek kısa kesildi olsun güzel bir hafta sonu geçirdim. Yapımda ve yayında emeği geçen herkese teşekkürler...
Son olarak; bunu sonuna kadar izleyin hatta kaydedin,
http://www.youtube.com/watch?v=QjA5faZF1A8
elemanın yeteneğine ve cool'luğuna (cool'un olayım beaa) ben hayran kaldım. Tavsiye ettim.
Salı, Kasım 27, 2007
Hemistır
Gary Moore dinleyesim geldi nedense, gevrek gevrek şöyle... En son ne zaman dinlediğimi bile hatırlamıyorum ama sabah kalktığımdan beri "one day the sun will shine on youuuu, turn all your tears to laughter" diye geziyorum, dinleyeyim belki çivi çiviyi söker.
http://www.youtube.com/watch?v=Qh_k-MMsilA&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=ChkFtdzDKxs
bu iki video gebertti beni. Fatih Terim ingilizce konuşuyor! "in the tabela" , "you cannot didn't" dümdüz gidiyor... Allah da onu güldürsün.
Amiiiin....
Perşembe, Kasım 22, 2007
Şimdi haberler...
Ciddiye almadığım insanları ciddiye almaya başladığımda gereksiz bir iş yapmışım gibi hissettim. (niye ciddiye aldıysam?)
Combo ile daha samimi konuştuğumu ama twingo'ya karşı biraz daha mesafeli olduğumu gördüm. Karakızımı ise ne zamandır ihmal ediyorum, affedebilecek mi beni? (zor ilişkiler bunlar)
Dayım insanıyla genelde yüzyüze konuşmadığımızı, hep yanyana oturup karşıya bakarak konuştuğumuzu farkettim. Yüzünü tam hatırlayamıyorum desem yeridir, hayal meyal yaniii.. (yok artık!)
Yapmam gereken ama ertelediğim işler listesi Earl'ün listesine döndü. En başta modem evin ortalarına bir yere monte edilecek(1-2 yıl oldu) , sonra bakırköy'deki kamera sistemi ayarlanacak (4 ay oldu), combo ve twingoya baktırılacak, karakıza kış hazırlığı yapılacak (çok oldu), bilgisayar odası odaya benzetilecek, çöpler atılacak (1 yıl), sonra ..... (ömrüm vefa edecek mi bunlara?)
Murat ve Emre ile görüşmeyeli uzun zaman olmuştu, özellikle Murat ile, "abicim, iki çocuğum var ellerinden öper" repliğine hala gülüyorum. (bak sen kerataya)
Tekfen'in halka arzında talebime 0 (yazıyla sıfır) hisse makul görenlerin anneleri anılacak. (adiler, alçaklar, şerefsizler...)
Pazar, Kasım 18, 2007
Yemek mi yaptım terapi mi?!
Dün işe gitmedim, sabahtan alışveriş vırt zırt yapıp eve döndüm. Sonra yemek yapmaya koyuldum. Aslında yeteneksiz değilimdir yemek yapma konusunda ama yeteneğim her zaman yaptığım omlet ve makarna türevlerinin ötesine hiç taşınmamıştı. Yok yemek kitabıydı, yok anne aramaydı, bu fırın nasıl çalışırdı, büyük tencere neredeydi derken, açtım müziğimi, sabahtan akşama kadar soydum, doğradım, pişirdim, haşladım, kızarttım, temizledim, çalan şarkılara eşlik ettim, kendimden geçtim, sonuçta ortaya bir koca tencere yuvalama çorbası, adını bilmediğim bir tür köfteli, patlican, patates, domates, biberli fırınlanmış kebabımsı bir şey, mantarlı makarna, koca kase salata ve ayva tatlısı çıktı. (fotoları yukarıdadır).
Ciddi ciddi terapi gibiydi, hiçbirşey düşünmeden sadece birşeylerle oyalanmak. Bir mutfağa girip 5 saat çıkmamak. inanılmaz kafa rahatlatıyormuş, ben artık sık sık yapacağım, tavsiye ederim...
Salı, Kasım 13, 2007
Cücü forever
http://www.youtube.com/watch?v=IRI7Kc3PBo4
neymiş, cücü forever...
Bu arada sol yana (arka taraf konuşma aranda dinle burayı) çook piç bir şarkı koydum. biraz 80'leri hatırlatmıyor mu derseniz, bariz 80'ler lan derim. Ama güzel şarkıı allaa sen...
Cuma, Kasım 09, 2007
Tülin insanı ile diyaloglar Version 2.0.1
Onr: Koskoca Tom Cruise bile tarikatçı olduktan sonra bizim Aysun olmuş çok mu?
Tln: Ayol nesi koskoca onun be
Onr: Adam Mission Impossible 2’de dünyayı kurtardı daha ne olsun
Tln: Dünyayı kurtarmadı o, kendini kurtardı
Onr: Tahtakale’de satılıyormuş gibi bahsettin be kızım….
Perşembe, Kasım 08, 2007
Masal masal matitas, kaynananın...
Bu arada Tülin insanı ile dünkü mailleşmemiz. (Özeline giriyorum Tülin ama çok hoşuma gitti!)
Tln: herşeyi bilmese de olmazz, yarın size gelicem akşam
Onr: Gel, tatlı felan al, elin bos gelme…
Tln: görgüsüz adam, hep getiriyoruz hem kıymet biliyorsun hem de istiyorsun, gerçi sevmediğin halde güllaç yemiştin hakkını yemem ama bari ne istiyosun onu style.. baklava açayım evde istersen
Onr: Bilmem pahalı bi sey olsun.
Onr: Fişini de getir, bakıcam.
Onr: Bol koydur ama, sosuna da bandır, tutti furuttili de eklettir.
Tln:oldu sizin eve de uçarım ordan erimesin diye
Pazartesi, Kasım 05, 2007
Çember
Neyse asıl meseleye geleyim, geçen hafta stresi bolca yüklenip, iyice tırlatma noktasına gelip, milletin kalbini kırmalara başlayınca cumartesi günü uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi yaptım. Gittim trene bindim. Saatlerce tık tılak giderken kitabımı okudum, müziğimi dinledim, camdan bön bön bakıp düşündüm. Sonra Bozöyük'te uyuya kalmışım, yarım saatlik bir uykunun arkasına Eskişehir'de gözümü açınca apar topar indim. Çok özlemişim Eskişehir'i. Gittim mübarek insan Tülay'ı buldum. Oturduk bir barda, meğer ne çok şey birikmiş konuşacak. Saatlerce konuştuk, sonra gece son trene bindim, sabah yine İstanbul'daydım. Eskiden gitarla çalmaya çalıştığımız bir yeni türü şarkısı vardı "ya dışındasındır çemberin, yada içinde yer alacaksın". Çemberin dışına çıkmam gerekiyordu nefes alabilmek için, çıktım, bir nefes gibi geldi ama ne kadar gider bilemem...
Çarşamba, Ekim 31, 2007
Efendi ol ciğerimi ye...
Sihirliymiş bu süveter denen zımbırtı. Tüm gün acayip efendi hissettim kendimi. Gayet sakin ağırbaşlıydım, efendi gibi takıldım, olaylara büyümüşte küçülmüş veletler gibi baktım, "hmmm" dedim bol bol, trafikte minibüsçülerle bile dalaşmadım, akşam üzeri birkaç müşteriye asabiyet yapmam dışında gayet efendiydim. Dedim ya sihirliymiş bu süveter...
Bu arada grevdeki telekom çalışanları müsaade ederlerse chris cornell'ın unplugged olarak zikrettiği "billy jean" isimli eseri yan tarafa yüklemeye çalışıyorum. Sindirelim.
Salı, Ekim 30, 2007
Velet...
Cuma, Ekim 26, 2007
Bina ifşa edelim...
1. Parti kurma işinde çok yalnız kaldım. Başıma gelenler Erkan Mumcu'nun bile başına gelmemiştir.
2. Robin'in gençliğinin olduğu bölüm how I met your mother'ın en iyi bölümüymüş.
3. Çöp kutusu hala canavarlar gibi çalışıyor.
Pazar, Ekim 21, 2007
muunlayt sonat
Şimdi efendiler, kafanın durma noktasına geldiği anda kapatıyorsunuz bütün ışıkları, uzanıyorsunuz olduğunuz yerde, gözleri de kapatıp, orta seste bu şarkıyı açıyorsunuz. Çok değil hepi topu 5-6 dk. gözler kapalı dinliyorsunuz. Bir bakıyorsunuz ki resetlenmişsiniz. En son kendinize ne zaman reset attığınızı düşünün. Haaa, o zaman resetleyin kendinizi. Bu fakire de bir dua edersiniz artık...
Cuma, Ekim 19, 2007
paket olsun 2 - the parti on the road...
Bilinmeli ki kuracağım siyasi parti için yaptığım çağrıya gelen tepkiler beni yıldırmadı. Halk beni anlayamadı. Tabii böyle bir oluşum için daha hazır olamayabilirler. Bu oluşum bu halka birkaç beden büyük gelmiş olabilir. Man on the moon triplerine sokmayın burada adamı…
Şimdi efendim halkın bu oluşuma karşı duruşunu 3 ana başlık altında toplamam gerekirse (neden hep 3’tür, var mı bilen?)
1. Siyaset ne ola ki…
Biliyorum biz siyasetten uzak durması sıkı sıkıya tembihlenmiş bir kuşağız, bizden önceki kuşaklar cop denen o münasebetsiz aletle “yakinen” haşır neşir olduklarından, hala oturup kalktıkça bize siyasetten uzak durmamızı öğütlerler. İşte oluşumumuza katılmayanların bu nedenle sessiz kalmasını olgunlukla karşılıyorum. (Nasıl “babaç” bir parti başkanı imajı oturtuyorum, bak bak..) Nasıl olsa bir gün çelerim akıllarını…
2. Benim dedem de muhtar olacaktı da…
Katılım göstermek isteyen insanlara buradan bir “tüüüh size” demek istiyorum. Bre siz ne arsız insanlarmışsınız. Biri bakanlık ister, öbürü müsteşarlık ister, biri kart bastıracak mıyız diye sorar, diğeri “parası nasıl bu işin” der, öbürü “benim plakam da 00 kaç yazacak” diye sorar, öbür biri “ben de çiçek sulayabilecek miyim?” der, öbür diğeri örtülü ödenek varsa katılacağını söyler. İşte böyle adamlarla mı kurtaracağız memleketi? Alayına tavsiyem oklu partiye, ampullü partiye, atlı, eşekli partilere gitmeleridir. Siyasetten anladığınıza bakın be. Yazının ertesine “sen siyasetten ne anlıyorsun” diye soracaksanız da sormayın. Utanın. Cevap bile vermem ben buna! Çok ayıp. Bize vatanı milleti için nokyasını, aypodunu, leptopunu feda eden, paramı efese, dolucaya, abzolüde vermem partime bağışlarım diyecek insanlar lazım. Ya bunu böyle kabul edin yada dedeniz gibi bir siyasi hayata sahip olun.
3. Hahaha,,, ayy Onur hiç güleceğim yoktu…
Bu insan profili var ya bu insan profili, işte gıcığım onlara! Bittiniz ulen siz, bundan böyle siyasi arenada karşıma çıkmayın. Dökerim ipliğinizi pazara. İnanın bana benim karşımda olmayı hiç istemezsiniz. Hayır, burada psikolojik baskı yapmıyorum, damarlarınızda akan kanda var olan “luzır” hissinizi açığa çıkarmak hiç istemiyorum, sadece size çok pis bir bakış atmak istiyorum. Hatta atıyorum şu an…
Öncelikle partinin yönünü belirlemek lazım, benim düşündüğüm sağ parti gibi görünen, sol eğilimlerin altında ezilmeyen, merkeze yakın, muhafazakar gibi duran ama muhafazakar olmayan bir parti olmalıyız. Biliyorum şu an bu tarz parti çok var ama biz farklı olacağız.
Yönümüzü de belirledikten sonra geriye hala süregelen ciddi bir isim bulma ve parti amblemi problemi geliyor. Amblem de hayvan kullanmak eskimiş gibi gözükse de imaj oturtmak için aklıma gelen birkaç hayvan var. Dargın olduğum arkadaşlarımın resimleri de olabilir tabii.
Eveeet, son kez çağrı yapıyorum, var mı memleketi için bir şeyler feda etmeye hazır olan (ytl, Usd, €, aypod, lepidop, empiüç pileyır vs…). Hani nerede eller, hani hani???
Pazartesi, Ekim 15, 2007
how I met your mother
(how I met your mother ne ola ki? diyenler için http://alpha.cbs.com/primetime/how_i_met_your_mother/ )