Başlıkta gayet güzel özetliyor ama yok ben illa açıklamayı da okurum, kıl tüy adamım ben diyorsan anla ki bu blog mlog işleri gereksiz işler. 'Öyleyse sen niye blog takılıyon?' diye sorarsan iki dakka durmam kırarım çeneni. Sana mı sorucam ne takılıp ne takılmayacağımı, istemiyorsan bas git meşgul etme dükkanın önünü...

The Boat That Rocked

The Boat That Rocked
Sıcak film, makara, güzel... Müzikler isa haaarika, biraz eski ama benim kafada...

Salı, Kasım 27, 2007

Hemistır

Girdiğim bir sitede bu uyarıyı aldım. Hehee, hoşmuş...







Gary Moore dinleyesim geldi nedense, gevrek gevrek şöyle... En son ne zaman dinlediğimi bile hatırlamıyorum ama sabah kalktığımdan beri "one day the sun will shine on youuuu, turn all your tears to laughter" diye geziyorum, dinleyeyim belki çivi çiviyi söker.

http://www.youtube.com/watch?v=Qh_k-MMsilA&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=ChkFtdzDKxs

bu iki video gebertti beni. Fatih Terim ingilizce konuşuyor! "in the tabela" , "you cannot didn't" dümdüz gidiyor... Allah da onu güldürsün.

Amiiiin....

Perşembe, Kasım 22, 2007

Şimdi haberler...

Octivine menthol'ü ilk açtığımda, ilk kullanımlarda bir kaç gün sonraki kullanımlara göre daha etkili olduğunu keşfettim. (yada bana öyle geliyor)

Ciddiye almadığım insanları ciddiye almaya başladığımda gereksiz bir iş yapmışım gibi hissettim. (niye ciddiye aldıysam?)

Combo ile daha samimi konuştuğumu ama twingo'ya karşı biraz daha mesafeli olduğumu gördüm. Karakızımı ise ne zamandır ihmal ediyorum, affedebilecek mi beni? (zor ilişkiler bunlar)

Dayım insanıyla genelde yüzyüze konuşmadığımızı, hep yanyana oturup karşıya bakarak konuştuğumuzu farkettim. Yüzünü tam hatırlayamıyorum desem yeridir, hayal meyal yaniii.. (yok artık!)

Yapmam gereken ama ertelediğim işler listesi Earl'ün listesine döndü. En başta modem evin ortalarına bir yere monte edilecek(1-2 yıl oldu) , sonra bakırköy'deki kamera sistemi ayarlanacak (4 ay oldu), combo ve twingoya baktırılacak, karakıza kış hazırlığı yapılacak (çok oldu), bilgisayar odası odaya benzetilecek, çöpler atılacak (1 yıl), sonra ..... (ömrüm vefa edecek mi bunlara?)

Murat ve Emre ile görüşmeyeli uzun zaman olmuştu, özellikle Murat ile, "abicim, iki çocuğum var ellerinden öper" repliğine hala gülüyorum. (bak sen kerataya)

Tekfen'in halka arzında talebime 0 (yazıyla sıfır) hisse makul görenlerin anneleri anılacak. (adiler, alçaklar, şerefsizler...)

Pazar, Kasım 18, 2007

Yemek mi yaptım terapi mi?!

Cumartesi için ilk toplanmamızı yapacaktık yeni organizasyon da ve ben her s.kim hıyar diyene tuzla koşan bir insan olarak ilk gönüllü olmuştum. Mesele neydi, kim de toplanıyorsak o yemekleri yapacak, diğerleri gelecek tüm gece yiyip içip muhabbet edilecekti.

Dün işe gitmedim, sabahtan alışveriş vırt zırt yapıp eve döndüm. Sonra yemek yapmaya koyuldum. Aslında yeteneksiz değilimdir yemek yapma konusunda ama yeteneğim her zaman yaptığım omlet ve makarna türevlerinin ötesine hiç taşınmamıştı. Yok yemek kitabıydı, yok anne aramaydı, bu fırın nasıl çalışırdı, büyük tencere neredeydi derken, açtım müziğimi, sabahtan akşama kadar soydum, doğradım, pişirdim, haşladım, kızarttım, temizledim, çalan şarkılara eşlik ettim, kendimden geçtim, sonuçta ortaya bir koca tencere yuvalama çorbası, adını bilmediğim bir tür köfteli, patlican, patates, domates, biberli fırınlanmış kebabımsı bir şey, mantarlı makarna, koca kase salata ve ayva tatlısı çıktı. (fotoları yukarıdadır).

Ciddi ciddi terapi gibiydi, hiçbirşey düşünmeden sadece birşeylerle oyalanmak. Bir mutfağa girip 5 saat çıkmamak. inanılmaz kafa rahatlatıyormuş, ben artık sık sık yapacağım, tavsiye ederim...

Salı, Kasım 13, 2007

Cücü forever

ne zamandır yazacağım yazacağım unutuyorum. "cücü" (cüneytlere "cücü" denirmiş ben de yeni öğrenmiş oldum) yani cüneyt arkın'ın bir filmi. Tamam hepsi komik ama bu ayrı bir eser. Başlı başına şaheser. felsefe, acı, aşk, action, silah, kan, bilinç, aklına ne gelirse var filmde. Yok yok. Bir oturuşta 8-10 film izlemiş gibi oluyorsun. "Hadi len abartma" diyenler şu aşağıdaki kısa haline baksınlar sonra gerekli yorumu yapsınlar.

http://www.youtube.com/watch?v=IRI7Kc3PBo4

neymiş, cücü forever...

Bu arada sol yana (arka taraf konuşma aranda dinle burayı) çook piç bir şarkı koydum. biraz 80'leri hatırlatmıyor mu derseniz, bariz 80'ler lan derim. Ama güzel şarkıı allaa sen...

Cuma, Kasım 09, 2007

Tülin insanı ile diyaloglar Version 2.0.1

Onr: Koskoca Tom Cruise bile tarikatçı olduktan sonra bizim Aysun olmuş çok mu?

Tln: Ayol nesi koskoca onun be

Onr: Adam Mission Impossible 2’de dünyayı kurtardı daha ne olsun

Tln: Dünyayı kurtarmadı o, kendini kurtardı

Onr: Ne yani koca filmi Tom Cruise kendini kurtarsın diye mi izledik biz?

Tln: Aman çip mi ne elektronik bir şey kurtardı altı üstü

Onr: Tahtakale’de satılıyormuş gibi bahsettin be kızım….

Perşembe, Kasım 08, 2007

Masal masal matitas, kaynananın...

Winston Light almaya gidip bu devirde "kalmadı abi" yanıtını almak sinir bozucu. Yıllardır ekmeğimi yiyen JT Tobacco zam yapmakta 2 gün gecikince onların göremediğini benim ekonomist tekel bayiilerim görmüs ve hemen stokçuluğa başlamış. Tekel'e inceden "stoklamıştır toptancılar zam gelecek ya" diyorsun hemen atlıyor "tabii abi, stoklamışlardır", "stokçu o. çocukları" diyorsun adam bir yutkunuyor ki o yutkunmadan "30 kuruş için yediğimiz küfre bak, ohhh" hissini hemen alabiliyorsun zevkli oluyor her ne kadar ardından muratti içmek hiç zevkli olmasa da...

Bu arada Tülin insanı ile dünkü mailleşmemiz. (Özeline giriyorum Tülin ama çok hoşuma gitti!)

Tln: herşeyi bilmese de olmazz, yarın size gelicem akşam

Onr: Gel, tatlı felan al, elin bos gelme…

Tln: görgüsüz adam, hep getiriyoruz hem kıymet biliyorsun hem de istiyorsun, gerçi sevmediğin halde güllaç yemiştin hakkını yemem ama bari ne istiyosun onu style.. baklava açayım evde istersen

Onr: Bilmem pahalı bi sey olsun.

Tln: arsız , bilmiyorsan getirdiğime de laf etme kafanda paralarım zira

Onr: Fişini de getir, bakıcam.

Tln: olur, kanyonda bitane dondurma varmış külahı 50 milyon ondan alayım sana

Onr: Bol koydur ama, sosuna da bandır, tutti furuttili de eklettir.

Tln:oldu sizin eve de uçarım ordan erimesin diye


Pazartesi, Kasım 05, 2007

Çember

Berbatım. Sabaha karşı kusmaya başladım ve midemde hiç birşey kalmayana kadar devam ettim. Zeirlenmişim sanırım. İngiliz istihbaratı MI6 veya Mossad'dan şüpheleniyorum. Şöyle adam gibi mutlu bir günü çok gördüler bana. Zaten Yuşçenko'ya da aynını yapmışlardı. Yuşçenko yılmadı, ben de yılmadım işe geldim, gelmez olaydım.

Neyse asıl meseleye geleyim, geçen hafta stresi bolca yüklenip, iyice tırlatma noktasına gelip, milletin kalbini kırmalara başlayınca cumartesi günü uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi yaptım. Gittim trene bindim. Saatlerce tık tılak giderken kitabımı okudum, müziğimi dinledim, camdan bön bön bakıp düşündüm. Sonra Bozöyük'te uyuya kalmışım, yarım saatlik bir uykunun arkasına Eskişehir'de gözümü açınca apar topar indim. Çok özlemişim Eskişehir'i. Gittim mübarek insan Tülay'ı buldum. Oturduk bir barda, meğer ne çok şey birikmiş konuşacak. Saatlerce konuştuk, sonra gece son trene bindim, sabah yine İstanbul'daydım. Eskiden gitarla çalmaya çalıştığımız bir yeni türü şarkısı vardı "ya dışındasındır çemberin, yada içinde yer alacaksın". Çemberin dışına çıkmam gerekiyordu nefes alabilmek için, çıktım, bir nefes gibi geldi ama ne kadar gider bilemem...