Başlıkta gayet güzel özetliyor ama yok ben illa açıklamayı da okurum, kıl tüy adamım ben diyorsan anla ki bu blog mlog işleri gereksiz işler. 'Öyleyse sen niye blog takılıyon?' diye sorarsan iki dakka durmam kırarım çeneni. Sana mı sorucam ne takılıp ne takılmayacağımı, istemiyorsan bas git meşgul etme dükkanın önünü...

The Boat That Rocked

The Boat That Rocked
Sıcak film, makara, güzel... Müzikler isa haaarika, biraz eski ama benim kafada...

Cuma, Kasım 24, 2006

Önce topuğunla basıyorsun sonra yavaşça vücudunun en estetik yeri olan tabanının tümü yayılıyor dösemeye. Binlerce kez yapıyorsun bunu günde, saymıyorsun, sorgulamıyorsun. Aynı anda kalbin kan pompalıyor vücuduna, beynin emirler yağdırıyor, ellerin, kolların hareket ediyor, kasların sertleşip yumuşuyor, sonsuz hareket içinde sen de hareket ediyorsun, etmesen ne olur ki?

1 yorum:

Tosbaa dedi ki...

Eğer evrensel büyüklüklere göre atomik seviyede bir partikül olarak tanımlarsak insanı; yapılıyor olan herşey yapıl(a)mayanların belirsizliğini arttırır. (Tarafımca Çarpıtılmış Quantum Belirsizlik ilkesi) Bir anlamda hareket edildiğinde, hareket edilmiyorken neler olacağı bilinemez; aynı şekilde hareketsizken harekete geçtiğinde neler olacağının kestirilemeyeceği gibi.

İlginç olan bir durum da, aslında doğada mutlakiyet olmaması yüzünden siyah beyaz, durağan- hareketli gibi kavramların hepsinin aslında göreceli olması ve hareketsizken bile aslında hücreler, atomlar, sub-atomik parçacıklar,... kısacası bütünsel olarak nesneyi/canlıyı oluşturan tüm bileşenlerin aslında sürekli hareket ediyor olması. O zaman hareketsizlik bir yanılsamadır denebilir mi?

Neyse, bu kadar saçmalamak yeter sanırım. En iyisi, bu fani dünyanın işlerine kafayı daha fazla yormadan Voltron izlemeye geri dönmek.