Berbatım. Sabaha karşı kusmaya başladım ve midemde hiç birşey kalmayana kadar devam ettim. Zeirlenmişim sanırım. İngiliz istihbaratı MI6 veya Mossad'dan şüpheleniyorum. Şöyle adam gibi mutlu bir günü çok gördüler bana. Zaten Yuşçenko'ya da aynını yapmışlardı. Yuşçenko yılmadı, ben de yılmadım işe geldim, gelmez olaydım.
Neyse asıl meseleye geleyim, geçen hafta stresi bolca yüklenip, iyice tırlatma noktasına gelip, milletin kalbini kırmalara başlayınca cumartesi günü uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi yaptım. Gittim trene bindim. Saatlerce tık tılak giderken kitabımı okudum, müziğimi dinledim, camdan bön bön bakıp düşündüm. Sonra Bozöyük'te uyuya kalmışım, yarım saatlik bir uykunun arkasına Eskişehir'de gözümü açınca apar topar indim. Çok özlemişim Eskişehir'i. Gittim mübarek insan Tülay'ı buldum. Oturduk bir barda, meğer ne çok şey birikmiş konuşacak. Saatlerce konuştuk, sonra gece son trene bindim, sabah yine İstanbul'daydım. Eskiden gitarla çalmaya çalıştığımız bir yeni türü şarkısı vardı "ya dışındasındır çemberin, yada içinde yer alacaksın". Çemberin dışına çıkmam gerekiyordu nefes alabilmek için, çıktım, bir nefes gibi geldi ama ne kadar gider bilemem...
Başlıkta gayet güzel özetliyor ama yok ben illa açıklamayı da okurum, kıl tüy adamım ben diyorsan anla ki bu blog mlog işleri gereksiz işler. 'Öyleyse sen niye blog takılıyon?' diye sorarsan iki dakka durmam kırarım çeneni. Sana mı sorucam ne takılıp ne takılmayacağımı, istemiyorsan bas git meşgul etme dükkanın önünü...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
yazıyı okurken senin süveter olayına benzettim.sihirlidir bence trenlerde.insana dinginlik verir.düşünmeni ve bazen de geçmişe gitmeni sağlar.benim çocukluğumu hatırlatır hep.ama şimdi öylemi tren deyince insanın aklına h kapkaç geliyo.korkup binmiyoruz .günümüzün diğer araçlarına sevk ediyoruz otomatiken.metroya hatta metrobüse .nerde o tık tılak sesleri pehhh.
ee gül senin bebek takla atıyor galiba oralarda, sirkeci-halkalı banliyö değil be bahsettiğimiz.. neyse katılayım, yaa, serseriler de hep sarkıyor kapılardan, tüh tüh tüh..
hayranım sana ama bu kıçımı kaldırıp sana katılmamı sağlamaya yetmiyor gene de... kurtar beni bu tembellikten onuuuuur...
mübahtır sana. Hiiiç kılımı kıpırdatmam. Dedim ben diyeceğimi...
Daldim ben de dakikalardir blogunuzu okuyorum. Diliniz gercekten cok cekici ve baglayici; yalin ancak bir o kadar da siradisi!!!
Ayrica muzik secimleri de fevkalade. Summer Time'a bayildim!
Yorum Gönder